Altına hücum dalgası mı geliyor
5 mins read

Altına hücum dalgası mı geliyor

İstihdam verisi, ters köşe yaptırırken yeni bir altına hücum dalgası gelebilir. Dünya gazetesi yazarı Nazlı Sarp’ın ‘Yeni bir altına hücum dalgası mı geliyor ?’ başlıklı yazısı şu şekilde…

İşte o yazı;

Fed’in uzunca bir süredir yürüttüğü sıkı para politikası bazı merkez bankası te­rimlerini de hayatımıza sokmuş oldu. Bun­lardan biri şu an ülkemiz TCMB’sinin son PPK’sından da rahatlıkla çıkabilecek “hi­gher for longer” (daha uzun süre daha yük­sek) politika faizi anlamına gelen sıkı du­ruşun devamı; bir diğeriyse “soft landing” denilen ve maalesef OVP’de aksine bir dizi önlem alınmadığı takdirde ülkemiz için ge­çerli olmayacak yumuşak iniş, yani enflas­yonu resesyonsuz düşürme olarak anılabilir.

JH’da Fed başkanı Powell’dan faiz indi­rimlerinin zamanı geldi mesajıyla artık ey­lül ayında Fed’in bir faiz indirim döngüsü­nü başlatacağını kesin olarak biliyoruz. Di­ğer taraftan Powell’ın bu kadar güvercin bir tonda olmasını beklemediğim gibi en azından her zaman olduğu gibi onun önün­de giden piyasayı bir miktar frenleyici bir tutum sergilemesini beklerdim.

Meğerse Fed’in bir an önce gevşemeye ihtiyacı varmış (en az 818k fazladan istihdam yaratacak kadar)

Powell, JH’da konuşma yapmadan ön­ce çarşamba günü, Çalışma Bakanlığı aylık bordro rakamlarının mart ayında sona eren 12 ayda iş büyümesini yaklaşık 818.000 faz­la gösterdiğini açıkladı. Bu, işverenlerin o dö­nemde ayda yaklaşık 174.000 iş eklediğini, bunun daha önce bildirilen yaklaşık 242.000 iş hızından daha düşük olduğunu gösteriyor. Üstelik dahası da var; istatistik bürosunun bu veriyi yarım saat geç açıkladığı halde üç önemli Wall Street kurumuyla önceden pay­laşmasında da bir beis görülmemiş olacak ki piyasalar, neredeyse bu durumu hiç umursa­mamayı tercih etti. Küçük bir araştırma yap­tığımdaysa aslında bu büronun bu yıl şubat ve mayıs aylarında da benzer (zamanlama ve dışarıya bilgi sızdırılması) hareketler anla­mında garip bir alışkanlığı olduğunu gördüm.

Seçimlere hummalı hazırlık sinyali

Her ne kadar ABD’de büyüme ve tüke­tim verileri fena gitmiyor olsa da istihdam­da yaratılan bu devasa düzeltme belki de Powell’ın gevşeme iştahını açıklıyor açık­lamasına da kasım seçimleri öncesinde ol­ması farklı şeyleri de düşündürtüyor.

Bir ters köşe de Japon Merkez Banka­sı’ndan geldi; 5 Ağustos’un ertesinde faiz artış döngüsünü sonlandırdığına yönelik açıklamanın tam tersine bu defa artış sin­yali vererek, üstüne üstlük küresel piya­salardaki dengesizliğe atıfta bulunmasını gerçekten tuhaf buldum.

Veriler sağlıklı değil, Fed’in ve BoJ’un muhteşem iletişimleri ve şeffaflıkları bir ile­ri bir geri mesajlarla aşınmış halde. O halde nereye bakarak öngörüde bulunacağız?

Elbette jeopolitik koşulların beslediği ye­ni jeoekonomik koşullara odaklanacağız. ABD’de kasım ayındaki seçim, Başkan Trump senaryosunda; düşük vergilerle daha da zor­lanan bütçe ve ticaret kısıtları nedeniyle bir küresel stagflasyon riskini fiyatlarken, de­mokrat bir başkan senaryosunda ise o kadar rijit olmasa da yine de bütçe sorunu, Çin tek­noloji kısıtları ve hafifçe parçalanan küresel­leşme/ yapılanan bölgeselleşmelerle çok da fazla öngörülebilir olacağa benzemiyor.

Dönüşüm, altına hücum dalgası yaratabilir

Küresel ekonomideki jeopolitik kaynaklı bu dönüşümün sağlamasını piyasalar açı­sından altının dolar endeksiyle ilişkisin­den (normalde ters korelasyonludur) çıka­rabiliriz. Küresel finans krizi sonrasındaki dönemde altındaki kırılımlara bakıldığın­da; Çin’in yükselişi, Rusya Ukrayna savaşı ve küreselleşmeden çıkış olarak farklı di­namiklerin devreye girdiği söylenebilir.

Örneğin son yıllarda ABD tahvillerinden çıkarak, altın alımı yapan Çin’in öncülü­ğünde Rusya, Hindistan, Kazakistan hat­ta ülkemiz gibi bazı merkez bankalarının önemli bir altın talebi yaratması, küresel­leşmeden çıkışın en belirgin hareketi olur­ken; altın, parasal ve mali dengesizliğin be­raberinde getirdiği enflasyon riskine karşı hala en güvenli koruma aracı.

ABD faizlerinin düşecek oluşu ise mü­kemmel bir altına hücum hareketi başlata­bilir ki bunun en bariz dayanağı da mevcut konjonktürde etkinliği sınırlı kalan ekono­mi teorileridir.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir